30 yıl sonra Harem-i İbrahim katliamı gönülleri hala sızlatıyor

Ramazan ayının 15’inci gününde cuma sabahı fanatik Yahudi doktor Baruch Goldstein’in 30 yıl önce Harem-i İbrahim’de gerçekleştirdiği katliam, hafızalardaki tazeliğini koruyor.

HAREM-İ İBRAHİM KATLİAMI

El-Halil’deki yasa dışı Kiryat Erbaa Yahudi yerleşim birimi sakini olan ve Kach adlı aşırı siyonist terör örgütü mensubu Goldstein tarafından düzenlenen Harem-i İbrahim Camisi’ndeki saldırı, tarihe “El-Halil Camii (Harem-i İbrahim) Katliamı” olarak geçti.

‘KATLİAM ÖNCEDEN PLANLANMIŞ’

Harem-i İbrahim’de 29 Müslüman’ın şehit edildiği katliamdan kurtulan 60 yaşındaki Filistinli Hamis Kaffişe, saldırı öncesi atmosferi ve olay anını anlattı.

Harem-i İbrahim’e komşu bir evde oturan Kaffişe, bu katliamın ani verilmiş bir karar olmadığını, aksine Yahudi işgalciler tarafından daha önce planlandığını belirtti. Kaffişe ayrıca saldırının olduğu gün İsrail askerlerinin de cami yakınındaki kontrol noktasını terk ettiğine dikkati çekti.

KATLİAM ÖNCESİ ATMOSFER

Kaffişe, caminin katliam öncesi de zaman zaman Yahudi işgalcilerin saldırılarına maruz kaldığını hatırlattı. Yahudi işgalciler caminin halılarını ateşe verdiğini, halıların üstüne kimyasal maddeler attıklarını, camiye köpek soktuklarını ve cemaatin üzerine saldıklarını, camiye gelenleri darp ettiklerini dile getirdi.

‘İŞGALCİLER CAMİİYE GİRİŞİ ENGELLEMEYE ÇALIŞTI’

Emekli öğretmen Kaffişe, olaydan bir gün önce Harem-i İbrahim çevresinde Filistinliler ile Yahudi yerleşimciler arasında tartışma yaşandığını ve yerleşimcilerin yatsı namazını engellemeye çalıştığını belirterek, “İsrail askerleri camiye girişimizi 15 dakika kadar erteledi. Yahudi işgalcilerin camide olduklarını belirterek başka bir yerde namaz kılmamızı dahi teklif etti.” dedi.

KATLİAMDAN KIL PAYI KURTULDU

Kaffişe, camiye komşu olduğu için ramazan ayı boyunca sabah namazlarını Harem-i İbrahim’de kılmaya alışkın olduğunu ve her daim birinci safta yer almaya önem verdiğini belirtti. Ancak Kaffişe olayın yaşandığı gün sabah namazına biraz geç kalmıştı ve bu kez imamdan biraz uzak bir safta yer almıştı. Kaffişe, işte böylece katliamdan kurtulduğunu ifade ediyor.

KATLİAM ÖNCESİ SESSİZLİK

Ramazan ayının 15’inci gününün şafağında yaşanan katliamla ilgili Kaffişe, “Sabah namazına giderken, yatsı vakti öncesi cami çevresinde Yahudiler ile Müslümanlar arasında yaşanan atışma ve tartışma nedeniyle çevrede İsrail askerlerinin fazla olacağını düşünmüştüm. Ancak bu kez olağan dışı bir durum vardı ve askerlerin kontrol noktasında olmadıkları dikkatimi çekti.” diye konuştu.

NAMAZ KILARKEN ÜZERLERİNE MERMİ YAĞDIRDILAR

Kaffişe, ramazan ayının 15’inde sabah namazındaki Müslümanların mermi yağmuruna maruz kaldığına dikkati çekerek şunları anlattı:

“Namazın birinci rekâtındaki tilavet secdesi sırasında çok şiddetli bir ses duydum. Bir an deprem oldu sandım. Ancak bu bir bomba ve ateş yağmuruydu. Başımı secdeden kaldırdığımda gözlerim saldırıyı gerçekleştiren Baruch Goldstein’e takıldı. Elinde bir tüfek ve bir tabanca vardı. Her ikisini de cemaatin üzerine boşaltı.”

KAÇMAK İSTEDİ AMA …

Kaffişe, Goldstein’in cephanesi bittikten sonra onu ibadet edenlerin arasından çıkarmak için caminin arka kapılarından birini açmaya çalışan işgalci ortakları olduğunu iddia ederken ancak Goldstein’in kaçamadan öldürüldüğünü kaydetti.

‘CAMİ KAN GÖLÜNE DÖNMÜŞTÜ’

Şehitlerin çoğunun imamın hemen arkasındaki safta bulunanlardan olduğunu ve aralarında çocukların da yer aldığını belirten Kaffişe, “kanlı şafaktan sahneleri” şöyle aktarıyor:

“Caminin halıları üzerinde bir kan gölü gördüm. Orada son nefeslerini veren Müslümanlar oldu. Aralarında henüz 11 yaşında olan bir çocuk da vardı. Yardım çığlıkları atan yaralılar gördüm.”

Kaffişe, tam o sırada ambulans çağırmak ve yardım talebinde bulunmak için camiden hızla çıktığını belirterek, “Şehit cenazelerini ve yaralıları özel araç ve ambulanslara taşıdım. Öyle ki kıyafetlerim kanlar içinde kalmıştı.” dedi.

KURBANLARIN CEZALANDIRILDIĞI KATLİAM

Kaffişe, İsrail makamları tarafından katliamın soruşturulması için bir komisyon kurulduğunu hatırlatarak, “Kurulan bu komisyon zalimce kararlar aldı ve caminin yarısını Yahudilere sinagog olarak tahsis ederek katliamın kurbanlarını (Filistinlileri) cezalandırdı.” ifadelerini kullandı.

CAMİİYE EL KOYDULAR

Olayla ilgili onlarca Filistinlinin tanıklıklarını dinleyen ve en nihayetinde Müslümanların girişine çeşitli kısıtlamalar getiren komisyon, caminin yaklaşık yarısının sinagoga dönüştürülmesine karar verdi.

İsrail ordusu da El-Halil’in Eski Şehir bölgesinin sokaklarına ve cami çevresine onlarca asker konuşlandırdı, bölgeye kontrol noktaları, beton ve demir bariyerler yerleştirdi.

Yine Şehitler Caddesi başta olmak üzere caminin çevresindeki birçok cadde ve sokak ile yüzlerce dükkân İsrail askeri makamlarının emriyle kapatıldı ve bu mekanlar hala kapalı.

EZANA ENGEL OLDULAR

Harem-i İbrahim Camisi Müdürü Hıfzı Ebu Suneyne de AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail makamlarının sadece 2020’de camide 599 defa ezan okunmasını engellediğini belirtti.

MÜEZZİN ODASINA GİRMEK İZNE TABİ TUTULDU

Ebu Suneyne, müezzin odasının caminin sinagoga çevrilen kısmında kaldığını, müezzinin odasına gitmek için izne tabi olduğunu ve İsrail askerlerinin eşliğinde ezan okuyabildiğini kaydetti.

‘İŞGAL DEVLETİ CAMİYİ RAHAT BIRAKMIYOR’

Harem-i İbrahim’de yaşanan katliamın ardından İsrail’in “fırsattan istifade” camide pay sahibi olduğuna dikkati çeken Ebu Suneyne, “işgal devletinin” Filistinlilere yönelik uygulamalarını sıklaştırdığını, camiyi yıl boyunca çeşitli gerekçelerle kapattığını, kontrol noktaları kurduğunu ve caminin yapısını değiştirmeye çalıştığını vurguladı.

KAYNAK: AA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

xxx