“`html
DENİZ ÜLKE KAYNAK / DÜNYA GAZETESİ
Son günlerde MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, “Cumhurbaşkanının iki yardımcısı olsun; biri Kürt, diğeri Alevi” önerisinin gündeme gelmesi, konuyu daha da kritik bir hale getirdi. (Açıkçası bu söylemlerine pek inanmıyorum; ancak belki de bu ifadeler, bir sohbet esnasında bağlamından koparılarak aktarılmıştır diye düşündüm.)
Bahçeli’nin bu önerisi, “Terörsüz Türkiye” amacına zarar verebilir. Özellikle Lübnanlaşma girişiminin etkileri üzerine düşünmekte fayda var. Çünkü farklı siyasi ve sosyal kimliklerin kabullenilmesi, bambaşka bir konudur ve bu tür uygulamalar, ulus devlet yapısını zayıflatabilir.
Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, cumhurbaşkanının ve yardımcısının etnik veya mezhepsel kimliğine atıfta bulunulmasını yasaklamaktadır. Hatta eğer Kemal Kılıçdaroğlu, geçmişte ki seçimde az bir farkla kazanmış olsaydı, bugün bir Kürt veya Alevi cumhurbaşkanı olabilirdi. Yardımcısının Sünni, Türk ya da Hristiyan, Arap kökenli olması da söz konusu olabilirdi.
MEHMET ALİ GÜLLER / CUMHURİYET
Devlet Bahçeli’nin, “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun, biri Kürt, diğeri Alevi” önerisi, Cumhur İttifakı’nın rejim dönüşümüne yönelik niyetlerini daha net ortaya koyuyor: Türkiye’yi Lübnanlaştırma planı!
Bahçeli’nin “Kürt ve Alevi cumhurbaşkanı yardımcıları” fikri ile Erdoğan’ın “Türk-Kürt-Arap ittifakı” ifadesi ve ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın bölge için “Osmanlı millet sistemi” önerisi, aynı hedefe hizmet eden unsurlardır.
ERAY ÖZER / T24
Söz konusu iddialara göre, Devlet Bahçeli, “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun, biri Kürt diğer Alevi olsun” ifadesini kullandı; ancak bu açıklama hakkında hiç bir yalanlama yapılmadı. Siyasi teoride “güç paylaşımı modeli” olarak bilinen bu model, bölünmüş topluluklar için tercih edilen ve demokrasi açısından geri bir adım olarak değerlendirilebilecek bir yönetim biçimidir. Biz neden mevcut demokratik yapımızdan geriye gidelim?
AHMET HAKAN / HÜRRİYET
Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanı Yardımcısı bir Kürt, bir Alevi olsun” dediği iddiaları ortada. Bu söylemler doğru mu bilinmiyor; hangi bağlamda yapıldığı da tam olarak net değil. Konunun nasıl gündeme geldiği, ne anlatıldığı hâlâ belirsizliğini koruyor.
Benim bildiğim kesin bir şey var: Devlet Bahçeli, terörsüz bir Türkiye için çaba gösteren, bu ülkenin birliği ve beraberliği için mücadele eden cesur bir vatanseverdir. Gerisi sadece ayrıntıdır.
YAŞAR AYDIN / BİRGÜN
Devlet Bahçeli’nin Alevi ve Kürtleri cumhurbaşkanlığı yardımcılığına önermesi, iktidarın benimsediği yeni bir yaklaşım değil. 1980 askeri darbesinin ardından Millî Güvenlik Konseyi içerisinde yer alan ve Özal’ı Kürt olarak piyasaya süren zihniyetle aynı doğrultuda bir düşünce yapısı söz konusu.
Demokrasi ve özgürlük talepleri olmadan, kimliklerin bir anlamı kalmaz. Bahçeli de bunun farkında. Görünüyor ki Bahçeli, inşa etmeye çalıştıkları etnik ve mezhepsel siyasetin daha da pekişmesi için bu açıklamayı yaptı. Ancak hala bu durumu olumlu bir gelişme olarak görenlerin varlığı dikkat çekici.
SELÇUK CANDANSAYAR / BİRGÜN
HalkTv’de çıkan bir yazıda, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, bütçesini tartıştığı toplantıda “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun, biri Alevi diğeri Kürt olsun” dediği yazıldı. Ancak bu açıklamanın ne Bahçeli ne de MHP tarafından reddedilmediği dikkat çekiyor. Bahçeli’nin bu öneri, “Lübnanlaşma” endişelerinin artmasına sebep oldu.
Bahçeli’ye yöneltilen eleştiriler, gelecekte olası bir rejim krizi ile ilgili. Bu durum politik bir tartışma yaratıyor. Bunun yanı sıra Bahçeli’nin zamanı geldiğinde dile getirdiği düşünceleri, “Sünni Türk Sağının” gizli düşmanlığı hakkında önemli ipuçları vermektedir.
YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
Resmi bir açıklama yapılmamasına rağmen, Devlet Bahçeli’nin “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun; biri Kürt, diğeri Alevi olsun” şeklindeki tartışmalar, gün geçtikçe tartışma konusu haline geliyor. Bahçeli’nin bu açıklaması, vatanına, bayrağına ve ülke değerlerine bağlı Kürt ve Alevi bireylerin her seviyede temsil edilmesini işaret eden bir kardeşlik vurgusu taşımaktadır.
Ancak, bu birleştirici mesajın bazı kesimlerce “bölücülük” olarak sunulması, ikiyüzlü bir algı yönetimi olarak öne çıkıyor. Hatta “terörist Öcalan’ı öneriyor” gibi çirkin ifadeler de duyulmakta.
Üzücü olan, bazı yorumların getirdiği nefret ve önyargılardır. Kimler mi bu kişiler? Örneğin, seçim öncesinde durduk yere “Ben Aleviyim” diyerek kimlik siyasetini körükleyen Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na destek verenler; cezaevinde bulunan bir kişi üzerinden “Demirtaş Cumhurbaşkanı yardımcısı yapılacak” diyene hiçbir itirazda bulunmayanlardır.
Bölgedeki ayrılıkçı çabalar düşünüldüğünde, kardeşliği ve birliği pekiştirme adına “Kürt ve Alevi bireylerimiz” vurgusuna sert tepki verenlerin arkasındaki zihniyet, ne tür bir düşmanlık beslemekte? Cumhur İttifakı’na ve MHP’ye karşı duyulan öfke, onları mantıksal bir bağımsızlığa itmiş görünüyor. Bu durum, hafızalarını bile unutturacak kadar derin bir öfke oluşturmuş durumda.
“`
