Önce bu hafta oynanan maçlardan bağımsız bağımsız şunu söylemeliyim: Türk futbolu dürüst değil… Türk futbolu temiz değil… Türk futbolu iyi niyetli insanlar tarafından yönetilmiyor…
Türk futbolu sırtında bagajı, aklında ajandası, kalbinde renkdaşı, sağında solunda yandaşı olmayan, sadakat değil liyakat sahibi insanlar tarafından yönetilmeli.
Maalesef Cumhuriyet tarihinin en kötü en işbilmez, bagajı dolu, ajandası dolu, gönlünün gördüğünü gözleriyle de görmek isteyen partidaşdı, vatandaşdı, arkadaşdı torpiliyle kurulüan ekiphler tarafından yönetiliyor. Riva şeytanlarla o kadar dolu ki gerçek şeytanlar korkudan Riva’ya bile yaklaşamıyorlar.
Peki çare nedir?
Çare basit. Futbolu iyi bilen, kafasında şeytanlık olmayan insanlar tarafından yönetilmeli. Ama böyle bir federasyon böyle başkanlara çok bile. Her genel kurulda önünüze konulan, size dayatılan başkan adaylarını sorgulamadan, karşı durmadan, planına programına bakmadan, ekibini yargılamadan evet derseniz, kabul ederseniz, kurbanlık koyun gibi boynunuzu uzatırsanız olacağı budur. Hangi benzetmeyi yaparsan yap böyle başa böyle traş, böyle hamama böyle tas.
Ama kulüp başkanlarından sert tepki koyanlar da var.
Doğru. Genelde herkes karşı ama seslerini çıkartamıyorlar. Çünkü en az 10 takım küme düşme tehlikesi yaşıyor. Verecekleri bir tepkinin, alacakları bir tavrın TFF tarafındahn kendilerine ağır şekilde fatura edileceğini biliyorlar. Sonunda Antalya Başkanı patladı. Sigortaları yaktı. Çünkü küme düşme hesabı yok. TFF’ye rezil dedi. MHK’ye rezil dedi. Hakemlere rezil dedi. Yalan mı söyledi? Çok üzülerek belirteyim maalesef doğru söyledi.
Bütün bunlardan bağımsız Galatasaray-Antalya maçının hakem kararları için ne diyorsunuz?
Galatasaray-Antalya maçının özeline gelirsek…
Hakem kararlarıyla ilgili görüşüm şöyle.
Şunu da belirteyim. Çok uçuk kaçık pozisyonlar hariç herkesin görüşüne saygım var. Anlayışla karşılarım. Ben şimdi kendi görüşlerimi söylüyorum.
Galatasaray’ın kazandığı ilk penaltı: Asla penaltı değil, komik.
Vinicius’un iptal edilen golü: Vinicus’un rakibi hafif bir itmesi var ama rakibin ayağı yerde. Yükselemiyor. “Niye iptal ettin” demem, ama gol verseydi de itiraz etmem.
Yardımcının ofsayt dediği, VAR incelemesi sonucu verilen Galatasaray’ın 2. golü: Çok net bir görüntü yok. Vicdanen buna ofsayttı ya da değildi diyemem. Yarı otomatik ofsayt sistemine de güvenmediğim için burada susma hakkını kullanıyorum.
Buksa’nın Torreira’nın çenesine dirseği: Müthiş şiddetli bir dirsek. Torreira kendini hastanede bulabilirdi. Buksa’ya banko kırmızı olmalıydı. Sarı bile görmedi.
Torreira’nın Larsson’un ayağına basması: Pozisyonla hiç ilgisi yok. Hatta zıplayarak geliyor. Rakibin bileğine bilerek isteyerek sert ve yaralayacı biçimde basıyor. Banko kırmızı. Sarı bile görmedi.
Erdoğan’ın Kerem’e müdahalesi: Kerem’in Erdoğan’ı itip yere düşürmesi var. Sarı görmeliydi. Ama Erdoğan yere düşerken kazaren değil bilerek Kerem’in yüzüne tekme salladı. Bu tekme yüzü sıyırmış olsa bile sadece teşebbüsten kırmızı olmalıydı.
Zaha’nın Giray Vural’ın tendonuna basışı: Konuşmaya gerek yok. Net kırmızı.
Vinicius’un yardımcı hakeme küfürleri: Vinicius’tan önce yardımcıyı konuşmalıyım. Sen bu kadar küfürü, bir metre mesafeden yüzüne edilen küfürü nasıl yedin yuttun arkadaş? Hakemliğin onurunu iki paralık ettin. Vinicius en azından ama en azından sarı görmeliydi. Hakem burada da pas geçti.
Bu ne kadar böyle tartışılan pozisyon. Sanki hiç bir maça bu kadar olmadı.
Doğrudur. Hakem çok majör hatalar yaptı. VAR hakemi de adeta hakem Abdulkadir Bitigen’in koluna girdi. Ne kadar hakemlik yapar bilemem ama sahalarda kaldığı sürece bu maç bu verdiği ya da vermediği kararlar kendisini gölge gibi takip edecektir.
Yarı otomotik ofsayt sistemi de çok tartışılıyor.
Yarı otomotik ofsayt sistemine inanmıyorum. Daha önce ofsayt pozisyonunu çıplak gözle, kendi gözlerimizle görebiliyor ve bir fikir sahibi olabiliyorduk. Son oynanan topun ayaktan çıkışı belli oluyordu. Yarı otomotik sisteminde bu doğal görüntü ortadan kalktı.
Gözlerimizle görüp karar vermek yerine çizilen yapılan bir animosyonla karar veriyoruz. Sonuçta bu animasyonlar da ne kadar otomatik olursa olsun insan eli değiyor. Elin uzunsa, niyetin bozuksa her şey olur. Sergen Yalçın’a katılıyorum. Türkiye’de var sistemi kalkmalı. Hiç olmazsa eskiden olduğu gibi “Hakemdir insandır hata yaptı görmedi” der geçer gideriz.
Ama teknolojinin bu kadar geliştiği bir ortamda halen çok ciddi hatalar yapılıyor, hatta hakem yönetiminde geri gidiliyorsa bu işte kötü niyet var demektir.
Icardi’ye verilen cezanın zamanı ve bir maçlık ceza da çok konuşuluyor.
Her şeyden önce şunu söylemeliyim. Galatasaray’ın Antalya maçına çıkmasına 4 saat kalmış, Disiplin Kurulu toplanıyor. Takımın golcüsü oynayacak mı oynamayacak mı karar veriyor. Yetmedi üstüne bir saatte tahkim kurulu bu kararı onaylamak ya da reddetmek için toplantı yapıyor.
Yani maça 3 saat kalıyor oynayıp oynamayacağı o zaman belli oluyor. Okan Buruk feryadında haklı. Bir futbolcunun oynamayacağı maça 3 saat kala belirlenir mi? Onu ancak hoca belirler. Disiplin Kurulu, Tahkim Kurulu maça 3 saat kala bir futbolcu için karar verebilir mi? Burada Galatasaray’a son derece hak veriyorum. Ama madalyonun bir de diğer yüzü var.
Disiplin Kurulları ben bildim bileli belki 50 senedir salı günleri toplanır. Kurulu apar topar niye pazartesi topluyorsunuz? Aklınızca bir maçlık cezayı Antalya maçında çekip Beşiktaş maçında sahaya çıkabilmesi için. Bu uygulama bugüne kadar Türkiye’de görülmüş yaşanmış duyulmuş bir uygulama değil. TFF ve kurulları isterse en adil kararı versinler.
Adeta bir kuyumcu terazisi gibi hassas davransınlar. Öylesine iflas ettiler ki, öylesine bitip tükendiler ki, öylesine güvensiz duruma geldiler ki en dooğru kararı alsalar bile kendilerine bir Allah’ın kulu inanmıyor. Bu federasyonun, bu TFF’nin ve kurullarının bir dakika bir saat bir gün bile görevde kalması Türk futboluna onarılmaz yaralar veriyor. Üstelik önüne gelen TFF’ye plaket ediyor.
Halen “Yarabbi şükür” diye yüzlerini sıvayıp yerlerinde oturuyorlar.